“Hayat İmkansız”, Matt Haigh’in insan psikolojisine dair çarpıcı gözlemlerini, bilim kurgu ve distopya ögeleriyle harmanladığı etkileyici bir roman. Yazar, teknolojinin insan hayatına tam anlamıyla hükmettiği, duyguların bastırıldığı ve bireyselliğin neredeyse silindiği bir gelecekte geçen bu hikâyede, insan olmanın özüne dair sorulara cesurca yaklaşıyor.

Kitabın merkezinde, geçmiş travmalarıyla yüzleşmeye çalışan bir karakterin, ruhsal çözülüşüyle birlikte hayata yeniden tutunma çabası anlatılıyor. Birey, yaşadığı sistematik baskılar ve çevresel uyaranlar karşısında kendi gerçekliğini sorgularken, okuyucuyu da şu temel soruyla baş başa bırakıyor: Gerçekten yaşıyor muyuz, yoksa sadece sistemin izin verdiği kadarıyla mı varız?

Yazar, intihar düşünceleri, depresyon, kaygı gibi modern çağın karanlık yönlerini ele alırken aynı zamanda umut, iyileşme ve yeniden başlama temalarına da güçlü bir yer veriyor. Duygusal yoğunluğu yüksek, felsefi alt metinlerle bezenmiş bu roman, yalnızca bir kurgu değil; aynı zamanda okuyucunun kendi içsel yolculuğuna çıkmasına aracı olan bir rehber niteliğinde.

Hayat İmkansız, bir çıkış yolu arayanların, kendini kaybetmiş ama yeniden bulmak isteyenlerin romanı. Gelecek korkutucu olabilir; ama umudu kaybetmemek, insan olmanın en değerli özelliği olarak karşımıza çıkıyor.